ADAMA FISILDAYAN ZEYTİN

Geçen gün bir zeytin ağacı kulağıma fısıldadı. Epey dolmuş. Daha ne yapayım diyor. 

İnanmıyor musunuz? Neden? Adam köpeklere fısıldarsa sorun yok ama zeytin adama fısıldarsa sorun mu oluyor? 

Neyse, konuyu dağıtmayalım. Ağaç dertli. Benden rica etti, yazıyorum. Elçiye zeval olmazmış. Bana fısıldadıkları; 

"Sizin için dalımdan (elimden demek istedi galiba) geleni yaptım. Bana neden nankörlük ediyorsunuz? 

Diğer yeşil bitkiler gibi havanızı temizliyorum. Havadaki karbondioksiti toplayıp siz rahat nefes alın diye oksijene çeviriyorum. 

Sıcak yerlerde yaşayıp, sizlere serinlik sağlıyorum. Geçen gün gördüm. Arkadaşların gölgesine masa, sandalye koymuşlar, kafeterya açmışlar. Adına da "zeytin altı" koymuşlar. Serin serin oturuyordunuz. 

Sizden istediğim tek şey: arada bir su vermeniz. O da havalar kurak olursa. Bir de size daha çok meyve vermem için budamanız. Budadığıınız dallarımı da kışın yakıp, ısınırsınız zaten. Hem son zamanlarda yapraklarımdan yapılan çayın faydalarını da öğrendiğinize göre, budarken toplarsanız yapraklarımdan da çay demlersiniz. 

Kostik diye bir şey var. Meyvelerimin posasını kullanıp,sabun bile yapabilirsiniz benden. Saçlarınızı besler, sizi tertemiz yaparım. En son kalan posamla da, ister hayvanlarınızın karnını doyurun, ister yakıp ısının. 

Beni öldürmezseniz, madenler gibi zamanla tükenmem. Yüzyıllarca size meyve veririm. Bir yıl çok, bir yıl daha az olsa da her yıl karnınızı doyururum. Akrabalarımın bazılarının meyvelerini sıkarsanız çok da güzel ve faydalı yağ verir size. Bazı akrabalarım da meyveleriyle karnınızı doyurur. 

Köklerimle toprağı tutarım. Yağmurda, yaşta üzerinize kayıp, canınızı yakmaz, yuvanızı yıkmaz. 

Çok güzel desenli ve yağlı odunum vardır. Ömrüm bitince de onu alırsınız. İster yakar, ister sanayide kullanırsınız. 

Daha ne yapayım? Neden bana kıyıp nankörlük ediyorsunuz? Bak şimdi birbirinizle savaşıyorsunuz. Zamanla ekmeğin yanına katık edecek bir şey bulamayınca kömür ya da altın yiyemeyeceksiniz, yine ben yardım edeceğim size. 

Haydi uzat elini, tut dalımı, neden olduğunu bilmediğim bu nefret, bu küslük bitsin de barışalım." diye fısıldadı bana. Dedim ya elçiye zeval olmazmış. 

Hakan ALGAN