ANTALYA - 6
ANTALYA 6
Önce şehirin içini bitirmelisin. Daha sonra yakından, uzağa doğru gitmelisin. Diyorsun kendi kendine.
Şelaleleri iikinci sıraya alıyorsun. Düden şelalesi, kurşunlu şelalesi. Manavgat şelalesini Antalya'nın doğusunu gezerken görürüm diyorsun.
İlk sıra şehrin içi olmalı. Dünyaca bilinen Konyaaltı sahili, varyantı, müzeleri görmeden gitmemeliyim buralardan diye düşünüyorsun.
Fenerde yanına oturan adamın verdiği kâğıda bir kere daha bakıyorsun.
Çakırlara pazar günü gitmeliymişsin. Yarının programını yaparken, hemen Çakırları yazıyorsun. Kahvaltıyı orada yapmanı tavsiye etmişti. Bu pazar gitmezsen, bir hafta daha beklemen gerekecek. Aşağı yukarı rota belirlenmiş oluyor. Yarın Konyaaltı sahili, Çakırlar ve Saklıkent diye yazıyorsun programına.
Şimdi bulunduğum yere yakın olan Düden şelalesinin denize döküldüğü yere gitmeliyim diyerek hareketleniyorsun. Oraya vardığında aklına gelen ilk şey; bu kadar suyun denize karışıp gitmesinin ciddi bir kayıp olduğu. Daha sonra manzaranın büyüsüne kapılıp, fotoğraflarla bu anı ölümsüzleştiriyorsun. Oradan ayrılırken, bir kere daha dönüp bakıyorsun. Güneş batmak üzere olduğundan, gökyüzünü hafiften bir kızıllık kaplıyor ve mükemmel bir görüntü beynine kazınıyor.
Artık karnın da acıkmaya başladığından, daha önce yaptığın programına da sadık kalmak için, öğlen verdiğin kararı uygulamak için Antalya usulü kelle paça çorbası içmek üzere sobacılar çarşısının karşısındaki paçacı Şemsiye doğru hareketleniyorsun.
Konaklama işini de çözmen gerektiğinden, internetten kiralık araba ararken gördüğün Uygulama otelinden telefonla rezervasyonunu yaptırıyorsun.
Önce Şemsi'ye gidip, yolu gören masalardan birisine yerleşiyorsun. Garsona da akıllı (beyinli) bir kelle paça siparişi verip, siparişin gelesiye kadar da gün boyu gezip gördüğün yerleri tekrar geziyormuşcasına gözünün önüne getirerek düşünüyorsun. DEVAMI ÖNÜMÜZDEKİ ÇARŞAMBA...
Hakan ALGAN