SEVİYORUZ İŞTE
Bakmayın kola döküp, portakal kestiğimize. Aslında içimizi biliyor Allah. Gavur malı deyip, şov yapıyoruz. İyi de oluyor. Kameraları çağırıp yapıyoruz bu işleri. Amaç sesimizi duyurmak. Hoş Allahtan haberleri olmuyor da gülmüyorlar bize. Kendimizden başka duyan da olmuyor.
Hollanda mallarını protesto edip, Hollanda'da yetişmeyen portakalları kesiyoruz. Televizyonda maçı seyrederken spiker Hollandalılara portakallar dedi ya, o kadarı, portakal rengi forma giymeleri yeter bize.
Amerikan dolarını protesto etmek için de, sahte olduğunu ümit ettiğim Amerikan dolarlarını yaktık. Gerçek dolarlarsa eğer, arz talep kanununa göre, yüksek diye protesto ettiğimiz doların yükselmesine azıcık da olsa bir katkı sağlamış olduk.
İsrail mallarını protesto etmek için SATIN aldığımız kolaları sokaklara döktük. Adamlar da ürün satmış oldu.
Amacından uzak protestolarla ne de komik işler yapıyoruz böyle.
Kendimizle yüzleşelim. Aslında gizli veya aleni olarak bir hayranlık duyuyoruz bu adamlara. Ne kadar dile getirmek istemesek de, tarihimize baktığımızda çiçeklerle karşıladığımız işgalciler bile olmuş. Şu anda da demiyor muyuz "bilmem ne firması yabancı tasarımcı getirmiş" gibi cümleler?
Aslında yöresel çalışmalarda başka şehirlerde çalışanları bölgemize getirmeyi de başarı olarak görüyoruz. Kendi yaşadığım bölgede de değişen bir şey yok. "...belediyesi Ankara'dan halkla ilişkiler müdürü getirmiş." "..... firması işlerini İstanbul'da yaptırıyor. Adamlar profesyonel abi."
Antalyada halkla ilişkiler müdürlüğü yapabilecek kimse yok ya, dünyanın tanıdığı Antalya nüfusunun tamamı zaten amatör ya. O yüzden kendi hemşehrilerinin evine ekmek götürmesi yerine başkalarını tercih ediyorsun.
Dışarıdan bakıldığında, bir sürü otel var. Bunların geliri bile bu şehiri ihya eder gibi gözükse de; çoğunun merkezi Ankara'da, İstanbul'da olduğundan vergi gelirleri de bu şehirlere akıyor.
Çok seviyoruz, yöremizin dışındakilerle çalışmayı seviyoruz işte...
Hakan ALGAN